Ana içeriğe atla

Blog yazmak mı? Yazmamak mı?

Orjinal olacağım elbet ileride

Yazmak, nerede nasıl girdi hayatıma bilmiyorum. Ama birileri bir yerde, yazdığım şeyleri okuyunca yazmalısın diyorlardı.Ben cesaretsizliğimden mi yoksa başka nedenlerler mi bilmiyorum yazmaya cesaret edemiyordum. Ama artık yazmalıyım dedim, kendi kedime.Madem içimdekileri; kafamdakileri tanıdıklarıma iyi anlatamadığımı düşünüyorum.Belki yazarsam beni tanımayanlar beni anlayacaktı..

Ama sadece yazmaya başlamaya niye etmekle olmuyordu işte. Ne yazmalıyıdım ! nasıl okunmalıyıdım! bilmiyordum. Dertlerimimi paylaşsam, siyasetmi konuşsam ,şiirmi yazsam, sinemamı anlatsam, bilmiyordum. ki şuan ekrana bakarken bile bilmediğime eminim.

Bir çok blog okuyorum,tipik bir sosyal medya kullanıcısı olarak.
Takip ettiğim bir elin parmağını geçmez. ama yıllardır okuduğum arkadaş seviyesine geçtiğim Nabrut Fıdıllıoğlu'na http://www.nabrut.com sormakta fayda gördüm. ne yazmalıyım? nasıl bir blog yaplamıyım ? dedim. Zeki Mürende bizi görecek mi ? bunu demedim tabi :D
Tabi nezaketle sorularıma cevap verdi. Özgün ol diyerek, balık vermeyip olta yapmayı öğrettii :D şaka bir yana ikilemede kaldığım bir konuda, birinden küçüçük bir telkin gelmesi bile, bana önemli bir cesaret verdi,
Yılın son gününü hayatıma yeni bir sayfa açarak başlamak istiyorum. Ve paylaşacaklarımın bende kalmayacak olmalarının verdiği bir enerji ile klavyenin tuşlarındaki  parmaklarımla beraberi hafiflemeye başlıyorum. paylaşmanın umudunu hissederek...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

365. GÜN

Size bu gün, Babamı anlatacağım. Biliyorum bir çok kişi sadece  görecek ve okumayacak bile. O yüzden, ne var ne yoksa yazacağım şu sanal âleme. Nasıl anlatmalı ne söylemeli, nerden başlamalı bilmiyorum. Bildiğim şu ki, o' hayatım da Hayran olduğum, Gıcık olduğum, Sevindiğim, Nefret ettiğim. Heyecanlandığım, Yorulduğum, Ümitlendiğim her şeydi. Evet, normalde gidenin arkasından övgüler yağdırılır değil mi ? (Ama ben normal değilim zaten.) Ne öveceğim canım, bildiğiniz huysuz adamın tekiydi. Aceleci, Heyecanlı, Hoyrat, Dediğim dedik, Sıkılgan son zamanlar da çokça Yılgındı. Bunların hepsi hatta daha fazlasıydı. Tıpkı bir çoğunun Babası gibi. Belki bir Süperman yada He-men değildi. ama Çok Merhametli, Çok Şefkatli, Sözünün eri, Hafif Korkak bi o kadar Cesur, Çok iyi bir Hatip, Çok Komik, ama en çok Babaydı. Nasıl bir insandı biliyormusunuz. ‘’Bir gün Eve geldiğimde onu meşhur bahçesinde o dillere destan ağaçlarını seyreder buldum. Ne yapıyorsun dediğimde, bana ...
Uzaktan sevmek “Seni uzaktan seviyorum….” diye düşündü erkek içinden. “Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan…. Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu. Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum.” Sırrın senden bile güzel çünkü, senden bile özel. Sırrın bir billur kadeh, kırılmasın diye yüreğimde taşıyorum. Sırrın nazenin bir mum alevi, sırf yanmaya devam etsin diye karanlığı gündüze yeğliyorum. Kimse bilmiyor, bilmesi de gerekmiyor. Hem kim ne anlar? Ateş bu, hep düştüğü yeri yakar. Bense ne bir şeyleri değiştirmek peşindeyim, ne bir yere varmak. Ne sahip olmak derdindeyim, ne kendimi kanıtlamak. Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi. Merkez Efendi´nin dediği gibi, “her şey zaten dengede ve ahenkte, canım efendim. He...